Kadınlar parayı sever
Adamın gözyaşları olmuştu umutları birer birer ayrılırken gözlerinden…
Gelmeyecek de olsa beklerken kapıda onu, geçtikçe zaman, o çaresiz yüzde sıralanırken damlalar, gelmemişti o…
Biliyordu gelmeyeceğini, titreyen ellerini ilk tuttuğunda içinde oluşan sıcaklık değildi şimdi hissettiği…
Başı önüne eğikken yanaklarından süzülen, birlikte gezdikleri o sonbahar akşamının çiseleyen yağmuru değildi…
Yenik düşmüştü, bir içindeki sevgiye bir de paraya.
“Neydi sizi ayıran?” sorusuna “Sorumsuzluğum!” diyebilmişti sadece.
Yüreği kadar güçlü değildi aklı.
Yanlış da yüreğinde değil, aklındaydı zaten.
“Ona, pek çok ramazan akşamında kuru ekmekle oruç açtırdım.” derken yüzündeki masumiyet yetmiyordu aklının işlediği günahtan onu kurtarmaya.
Biliyordu, farkındaydı, incitmişti onu ama bunlar aşılabilirdi.
Sorumsuzluğundan kurtulmak için ona sığınmış, banka hesabına ortak etmişti onu. Bir şefkat, bir yardım eli olsun, kurtarsın onu hesapsız harcamalarından istemişti. Ne olurdu, ne olurdu o da biraz destek olsaydı…
“İçkim, kumarım yok!” diye çaresiz, biraz da umutla başı önünde konuşurken, yüreğinde kaynayan pınarın gözlerinden taşmasına daha fazla engel olabilir miydi bilmiyordu.
“İlk yıllar kavga ettiğimizde birbirimize vurmuşuzdur.” derken, yüreğini açarken herkese, aralarken sevgiye kapısını…
Bir köprü olur mu düşler gerçeklere diye, yüreğindeki yangına heyecanı körük olurken…
Sanki de hissetmişçesine yaşayacaklarını, burulurken yüzündeki kıvrımlar, artarken duygu sağanağı, “Seviyorum onu, çok!..” diyebiliyordu sadece.
Oysa kaç para idi sevgi: “Zengin ramazan sofraları kurabilir, lüks arabalar, gösterişli evler, şatafatlı bir yaşam olabilir miydi?”
“O yapmamıştır, hesaptaki paranın yarısını aldığı gün avukata gidip dava açamaz o!” derken, ona “yüreksizliği” yakıştıramazken, onun kadar kullanamıyordu aklını.
Belki de erkekler delice sevmek, kadınlarsa sevilmek için yaratılmışlardı.
Sevilen kayıtsızdı ve hürdü, hesap yapabilirdi, sorgulayabilirdi sevenini; oysa seven görür müydü sevdiğinin en küçük kusurunu, görse de önemser miydi?..
Hem var mıydı sevginin aşamayacağı engel “yüreksiz”lerden başka?
Bir hesap olabilir miydi yaşam ve aklın hesap olduğu yerde yaşar mıydı sevgi?
O, yokluğu paylaşmayı, zorluğa direnmeyi, haksızlığa katlanmayı sevgi bilmişti.
Çünkü ona göre sevgi:
Uğrunda ölünecek bir yaşamı paylaşmaktı.
Paylaşmaktı, kuru ekmekle açılan Ramazan akşamlarını.
Yenmekti ele ele, yürek yüreğe aklın zaaflarını.
Ve bir gün batımında, bir hüzün akşamında birbirine kenetlenen parmaklar gibi sımsıkı sarılmaktı yaşama…