Hayrın hayırsızlığı
Ezan bitmek üzereydi, adeta zaman durmuş, gözleri ise boşlukta boğulmamak için çırpınmaktaydı.
Ucundan ısırdığı hurmasını bırakıp sofradan kalktı.
Sadece yeme isteği değil, yaşama isteği de yok olmuş, hissizleşmişti.
“Hani senin cebin değil, gönlün zengindi!” haykırışları kulaklarında çınlıyor, kendisine olan kızgınlığı bir türlü geçmiyordu.
Yanından geçerken yolu kapattığı için içten içe kızmıştı yaşlı kadına…
Ama şimdi “Hani senin merhametin, nerede insaniyetin?” diyen içindeki öfkeli sese karşı koyamıyordu.
Market arabasını sürükleyerek tıknefes kasaya kadar gelebilmişti zavallı kadın. Şaşkın ve tedirgin şekilde etrafına bakınıyor, umarsızca bir yardım bekliyordu…
Elindeki ramazan kartını kasiyere uzatıp “Ben ne yapacağımı, ne alacağımı bilmiyorum!” diyebildi mahcup ve yalvarır bir edayla…
Şükür ki kasiyer kız üzmedi onu: “Biraz bekle, yardım edeceğim teyze!” dedi şefkatli bir sesle…
Hayırsızın birinin güya “hayır” diye eline tutuşturduğu kartla şaşkın ve çaresiz kalakalmıştı koca marketin orta yerinde…
Belli ki daha önce böyle bir yere gelmemiş, alışveriş yapmamıştı. O yüzden biraz ürkek, biraz tedirgin ve biraz da mahcuptu…
Bu duruma hiçbir tepki vermeden kayıtsızca seyirci kaldığı, bir hayrın hayırsızlığına ortak olduğu için kahroluyor, kendisine öfkesi hiç dinmiyordu.
Öyle ki kendi yakasına yapışıp ruhunu ve vicdanını silkelemek ve en çok da “Katılaşıyor mu?” diye ürperdiği için yüreğini yumruklamak istiyordu…
“Üç beş dakikanı ayırıp bu kadının alışverişini sen yapsan, sonra da onu evine kadar bıraksan ne olurdu?” diyordu kendi kendisine, ne olur?..
“Hem belki elindeki kartı, aldıklarına yetişmezse bazılarını bırakıp mahzun olmasına izin vermez böylece bir hayrın hayırsızlığa dönüşmesine engel bile olabilirdin, kim bilir?” diye hayıflanıyordu içten içe…
Zihninde uçuşan bu cevapsız sorularla boğuşurken annesinin, “Hayrı hıyar etmek!” sözünü hatırladı buruk bir tebessümle…
Ve sonra uzaklardan gelen salanın hoş sedasıyla bir kabustan uyanır gibi irkilip doğrulunca oturduğu yerden, gözü bir mahyaya ilişti ve yine buruk bir tebessüm oluştu yüzünde: “Hayırda yarışınız.”